Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
108
24.
Sezgin
F.
Geschichte
des
arabischen
Schrifttums.
– Bd. I.
Qur’ānwissenschaften, ḥadīt, Geschichte, Fiqh, Dogmatik, Mystik. – Leiden:
E.J.Brill, 1996. – 936 s.
25.
Sezgin F. Geschichte des arabischen Schrifttums. – Bd. III: Medizin-
Pharmazie, Zoologie-Tierheilkunde. – Leiden: E.J.Brill, 1996. – 498 s.
26.
Sezgin F. Geschichte des arabischen Schrifttums. – Bd. IV. Alchimie-
Chemie, Botanik-Agrikultur. – Leiden: E.J.Brill, 1996. – 399 s.
27.
Sezgin F. Geschichte des arabischen Schrifttums. – Bd. V. Mathematik.
1974. – Leiden: E.J.Brill, – 515 s.
28.
Sezgin F. Geschichte des arabischen Schrifttums. – Bd. VI. Astronomie.
1978. – Leiden: E.J.Brill, – 522 s.
29.
Sezgin F. Geschichte des arabischen Schrifttums. – Bd. VII. Astrologie-
Meteorologie und Verwandtes. – Leiden: E.J.Brill, 1979. – 486 s.
30.
Suter H. Die Mathematiker und Astronomen der Araber und ihre Werke. –
Leipzig: Druck und verlag von B.G.Teubner, 1900. – 289 s.
31.
Schedel H. Registrum huius operis libri cronicarum cum figuris et
imaginibus ab inicio mundi. – Nuremberg: A.Koberger, 1493. – 336 p.
32.
33.
TEMÜR VE DEVLETİ HAKKINDAKİ ARAŞTIRMALARA YENİ BİR
DEĞERLENDİRME
Prof. Dr. Konuralp Ercilasun
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Tarih Bölümü
Аннотация: мақолада Амир Темур давлатининг бошқа давлатлар билан элчилик
алоқаларининг ўрнатилиши, Темурийлар давлати ҳақидаги Ғарб тарихчиларининг
тадқиқотлари, тадқиқотлар олиб борилиш сабаблари, Рене Гроуссетнинг “Дашт
императорлиги”, Картер Финдлейнинг “Дунё тарихида турклар”, Жен-Паул Роукс, Пётр
Голден, Христофор Бесквит, Фредерик Стар, Беатрис Форбес Манз, Жон Вуудс, Мария
Субтенли асарлари, ушбу асарларда Амир Темур ва давлатига оид қарашлар, Амир Темур
давлат сиёсати вайронкорликка эмас, бунёдкорликка асосланганлиги, Темурийлар даври
ренессанси, Туркияда Амир Темур ва Темурийлар тарихининг ўрганилиши, унинг даврларга
бўлиниши ҳақида маълумотлар берилади. Шу билан бирга, тадқиқотда Амир темур ва
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
109
Тўхтамишхон ўртасидаги муносабатлар, Темурийлар ва Усмонийлар давлати ўртасида
қиёсий таҳлил, Темурийлар давлати инқирози сабаблари таҳлил қилинган.
Калит сўз ва иборалар: Амир Темур, Темурийлар, Дашт императорлиги,
микроплитика, макрополитика, ренессанс, тарихий манбалар, давлатчилик, Амир
Темурга муносабат.
Özet Bu bildiri metninde
, Emir Timur devleti ile diğer devletler arasında diplomatik
ilişkilerin kurulması, Batılı tarihçilerin Timur Devleti ile ilgili araştırmaları, araştırma yapma
sebepleri, René Grousset'in "Bozkır İmparatorluğu", Carter Findley'in "Dünya Tarihinde
Türkler", Jean -Paul Roux, Peter Golden, Christopher Besquith, Frederic Star, Beatrice Forbes
Manz, John Woods, Maria Subtenli'nin eserleri, bu eserler Amir Temur ve devleti hakkında bilgi
vermektedir, Amir Temur'un devlet politikası yıkımdan çok yaratıcılığa dayanmaktadır,
Timurlular dönemi rönesansı, Türkiye'de Emir Temur ve Timurlular tarihinin incelenmesi ve
dönemlere ayrılması ele alınmıştır. Çalışmada aynı zamanda Emir Timur ile Toktamış Han
arasındaki ilişki, Timurlular ile Osmanlı devleti arasında karşılaştırmalı bir analiz ve Timurlu
devletinin içinde bulunduğu buhranın sebepleri incelenmiştir.
Anahtar kelimeler:
Emir Temur, Timurlular, Bozkır İmparatorluğu, mikropolitıka,
makropolitıka, rönesans, tarihi kaynaklar, devletçilik, Emir Temur'a bakış
Annotation: in the article notices, the establishment of diplomatic relations between
Amir Temur's state and other countries, studies of Western historians about the Timurid state,
reasons for conducting studies, René Grousset's "Empire of the Steppe", Carter Findley's "Turks
in World History", Jean-Paul Roux, Peter Golden, Christopher Besquith , Frederic Starr,
Beatrice Forbes Manz, John Woods, Maria Subtenley's works, outlocks on Amir Temur and his
state in these works, Amir Temur's state policy is based on creativity rather than destruction, the
renaissance of the Timurid era, the study of the history of Amir Temur and the Timurids in
Turkey, its division into periods information is provided. At the same time, the relationship
between Amir Timur and Tokhtamish Khan, a comparative analysis between the Timurids and
the Ottoman state, and the causes of the crisis of the Timurid state were analyzed in the study.
Key words and phrases: Amir Temur, Timurids, Steppe Empire, micropolitics,
macropolitics, renaissance, historical sources, statehood, attitude to Amir Temur
Çağatay Hanlığının zayıflamasıyla iktidarı ele geçiren Temür
10
, ahfadı
tarafından devam ettirilecek yeni bir hanedan oluşturarak hanlık mirasına sahip
çıktı. Hanlığın güçlü adamı hâline gelmesinden itibaren Temür, hem hanlık
topraklarındaki birliği sağladı hem de cihan hâkimiyeti iddiasıyla devrin büyük
güçleriyle hesaplaşmalara girdi. Bu hesaplaşmalardan biri de 1402 Ankara
Savaşıdır. Mustafa Kafalı’nın deyimiyle “devrin bütün büyük güçleriyle hesaplaşıp
kazanmış olan Temür, gücü bilinmeyen Çin ile hesaplaşma yolunda iken
ölmüştür.”
10
Türkiye’de sık olarak kullanılan Timur şekli, Temür kelimesinin Arapça ve Farsçalaşmış biçimi olup Golden ve
Manz, eserlerinde bunu net olarak açıklamışlardır [18:1], [14:257].
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
110
Temür’ün Türkistan’da güçlü konuma yükseldikten sonra 35 yıl içinde
gerçekleştirmiş olduğu faaliyetleri, bir yüzyıl yaşayacak olan yeni ve güçlü bir
hâkimiyet meydana getirdi. Bu sebeple Avrupa da dâhil olmak üzere diğer
devletlerin dikkatini çekmekte gecikmedi. Nitekim gerek Avrupa’dan gerek
Çin’den Temür’e diplomatik ilişkiler kurmak üzere elçiler gönderildiği
görülmektedir. Bu durum da, Temür’ün cihan hâkimiyeti iddiasıyla çıkmış olduğu
yolda kat ettiği mesafenin adeta bir göstergesi gibidir.
Modern bilimin ilerlemesiyle özellikle 20. yüzyılın başlarından itibaren tarih
araştırmalarında da ilerlemeler kaydedilmiş ve bu araştırmalar arasında Temür ve
devleti ile ilgili olanlara da rastlamak mümkün olmuştur. Daha önce 2012’de Türk
Tarih Kurumu tarafından yapılan 1402 Ankara Savaşı Uluslararası Kongresinde bu
konuda geniş bir değerlendirmede bulunmuştum
[12]
. Söz konusu çalışmamda
araştırmaları Batı ve Türkiye başlığı altında ele alıp Batının ve ülkemizin geldiği
durumu incelemiştim. Bu yazıda o tarihten sonra çıkmış olan bazı çalışmaları da
ekleyerek araştırma sahasını bugüne kadar getirmeyi amaçladım. Ancak konu
bütünlüğü ve yazarların yaklaşımlarının tam anlaşılması için eski metinde fazla bir
kısaltmaya veya özete gitmeyi doğru bulmadım. Bu şekilde güncel ve bütüncül bir
bakış sunmayı istedim.
BATIDA TEMÜRLÜ ARAŞTIRMALARI
Batı dünyasında Temür ve devleti ile ilgili araştırmaların diğer bozkır
devletlerine göre nispeten geç başladığı ve başka alanlardan bağımsızlaşmasının
yine epeyce geciktiği fark edilmektedir. Temürlüler üzerine bağımsız
araştırmaların bu şekilde gecikmesi, bizi öncelikle genel tarihler içerisine bakmaya
zorlamaktadır. 20. yüzyılın son çeyreğinde ise bu alanda bağımsız araştırma ve
monografilerin çıkmaya başladığını söyleyebiliriz.
Genel Tarihler:
Modern tarihçiliğin geliştiği aşamalarda Temürlüler uzun bir süre genel
tarihler içerisinde değerlendirilmiştir. Bir başka deyişle, Temür ve hanedanı,
Asya’da veya bozkırda kurulan başka devletlerle bir araya getirilerek genel bir
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
111
bölge tarihi dâhilinde araştırılmıştır. Bu araştırmalardan kimisi Temürlüleri bir
bozkır devleti olarak ele alırken kimisi de İran kültür dairesi içerisinde
değerlendirmiştir.
Genel tarihlerde hem kendi devrini hem de kendinden sonraki araştırmaları
etkileyen en önemli araştırıcı şüphesiz Rene Grousset’dir. Grousset,
Bozkır
İmparatorluğu
adlı meşhur eserinde Atila, Çingiz Han ve Temür’ü ön plana
çıkartır. Grousset’nin genel yaklaşımına bakıldığında bu bozkır liderlerine cihan
fatihleri perspektifinden yaklaştığı anlaşılmaktadır. Eser, genel olarak eskiçağdan
itibaren bozkırın önemini kaybettiği yakınçağa kadar olan dönemde bozkırda
kurulan siyasi hâkimiyetleri ele alır. Eserde Temür ve devleti ile ilgili konulara
baktığımızda, Temür’e yine cihan fatihi perspektifinden yaklaşıldığını anlarız.
Ancak Grousset’nin belki de Batı’daki oryantalizmin etkisiyle genel olarak olumlu
özellikleri olumsuz kelimelerle anlattığını gözlemleriz:
Timur çok daha akıllı çıkmıştı. Yirmi beş yaşındaki bu genç adam ortaya çıkmak için
fırsatın çok uygun olduğunu anlamıştı. İli Moğollarının geri dönüşüne karşı Türkistan
Türk direnişinin ümitsiz önderi olarak kendisini ortaya atmamıştı. Tam tersine
ülkesinde süregelen olaylar içinde amcası Hacı Barlas’ın aşiretine ve Keş’teki
beğliğine meşru bir şekilde sahip çıkacak bir çâre görmüştü; bunun için tam sırasında
ve kesin şekilde işgâlci Han Tuğluk Timur’a bağlılığını bildirmiştir. Şerefeddîn’in
kahramanın ağzından bu vesileyle verdiği nutuk küçük bir nezaket dolu
ikiyüzlülük
harikasıdır
: Kaçışıyla ailesinin zor durumlara düşmesine sebep olan amcasının yerine
geçerek Han’a bağlanması kendisine neye mâl olursa, olsun, kendisini umumî
menfaatlere adayacaktı. Böylesine işe yarar bir bağlılıktan memnun olan Tuğluk
Timur, Timur’u mükâfatlandırmış ve Keş’e sahip çıkmasını tasdik etmişti
[15:
386]
.
Grousset’nin Temür’le Mir Hüseyin’in barışmasını anlattığı kısım da tipik
bir oryantalist bakış açısını göstermektedir:
Bundan sonrası, dostluk gösterileri, barışma kucaklaşmaları, hâdislerden örnekler
verme, sonra Türk usûlü ihanetler, darbeler ve toplu idamlar ile hârikâ bir doğuvâri
komedidir
[15:
390].
Rene Grousset, bu kapsamlı çalışmasıyla şüphesiz kendisinden sonra büyük
bir etki bıraktı. Temür’ün adı Atila ve Çingiz Han’la birlikte akla ilk gelen isim
oldu. Kendisinden sonra birçok Batılı araştırıcı da bu üçleme ve benzeşme
üzerinden araştırmalarına devam ettiler.
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
112
Yine genel tarihler arasında değerlendirilebilecek bir başka eser, Carter
Findley’in
Dünya Tarihinde Türkler
adlı kitabıdır. Findley, eserini genel dünya
tarihi perspektifinden makro bakışla ele almıştır. Findley’in Batı’daki birçok
araştırmanın aksine Temür’deki Türklüğün daha fazla farkında olduğu göze
çarpmaktadır. Bu sebeple, eserinde doğu Türklüğü ile batı Türklüğü arasında
karşılaştırmalara gidebilmiştir.
Findley, Türklerin yeniçağdaki genel tarihlerinde birbiriyle çelişkili iki akım
görmektedir. Bu akımlardan biri devlet kurarak imparatorluk makropolitikasını
hâkim hâle getirmek, diğeri ise boyların bir merkeze bağlı olmadan bağımsız
hareket ettikleri mikropolitikadır. Findley’in bu iki akımını biraz açıklayacak
olursak imparatorluk makropolitikasında boyların başına buyruk yaşamaktan bir
dereceye kadar vazgeçip merkeze yetki devri yaparak devlet kurmaları
gerekmektedir. Bir merkeze bağlı olmayan mikropolitikada ise boylar birbirinden
bağımsız olarak kendi istedikleri doğrultuda yaşarlar. Doğu Türklüğü ile batı
Türklüğünü çeşitli yönlerden karşılaştıran Findley, Temür’ün tıpkı Osmanlı gibi
merkezî unsurların hâkim olduğu bir devlet kurduğunu yazar. Ancak, Temür’ün
kurduğu yapı, Osmanlı’dan farklı olarak daha kısa yaşamış ve devlet yıkılınca bu
yapı bozulmuştur. Böylece İç Asya’daki Türkler, başına buyruk yaşamayı tercih
etmişler, yani Temür’ün devleti yıkıldıktan sonra bölgeye ikinci akım hâkim
olmuştur. Findley, doğu Türklerinin bu tercihlerinin ve oluşturdukları bir merkeze
yetki devri yapmamalarının kendilerine Rus ve Çin istilalarına mal olduğunu
belirtir
[13: 116-131]
.
Genel tarih açısından bakan Batılı araştırıcılara diğer vereceğimiz örnek çok
üretken bir bilim adamı olan Jean-Paul Roux olacaktır. Roux, Temür hakkında
ayrıca bir monografi yazmış olmasına rağmen
[23]
, diğer kapsamlı eserleri
sebebiyle genel perspektiften bakan araştırıcılar içerisinde değerlendirilmesi
gerekir kanaatindeyim.
Roux, çeşitli eserleriyle bozkırın genel tarihi üzerine yoğunlaşmış olup
kendisinden önce alanda derin etki yaratmış olan vatandaşı Grousset’ye ciddi bir
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
113
eleştirisi vardır. Roux, Grousset’nin Atila, Çingiz Han ve Temür’ü ön plana
çıkarmasının hatalı bir intiba yarattığını düşünmektedir. Ona göre, Çingiz Han’ın
kurmuş olduğu yapı, benzersiz ve olağanüstü olup tarihteki başka hiçbir devletle
karşılaştırılamaz
[22: 19]
.
Roux, bunun yanında hem Çingiz Han hakkında hem de Temür hakkında
Batı’daki ve Türkiye’de bazı çevrelerdeki bir takım alışılmış görüşleri
eleştirmektedir. Bu görüşlerden biri Asya’da tarımsal üretimin çöküşünü sadece
Çingiz Han ve Temür’ün yıkıcılığına bağlamaktır. Araştırıcı, her iki fatihin de
yıkıcı olduğu fikrine katılmakta
[24: 243, 311, 383]
, fakat özellikle tarımsal
üretimdeki çöküşün tek suçlusunun onlar olmadığını belirtmektedir:
… ülkelerin tarımsal çöküntüsünü Timurlenk veya Cengiz Han’a mal etmek ya da bu
ikisinden önce iklim değişiklikleri nedeniyle meydana gelen kuraklıktan onları
sorumlu tutmak her zaman kolay değildir. 1219’da, yani Moğol istilasından önce
coğrafyacı Yakut, örneğin eskiden büyük bir nüfusun yaşadığı, verimli toprakları olan
Herat’ın kuzeyindeki tüm bölgelerin tam bir kuraklık ve tükenmişlik içinde olduğunu
yazar
[21:
506]
.
Temür ve kurduğu düzen hakkındaki değerlendirmelerine gelince özellikle
onun Toktamış ile olan ilişkilerinde son derece insanî bir portre çizer.
Toktamış, Kıpçak Hanlığı’nın İran Azerbaycanı üzerinde eskiden beri varolan
isteklerini kendi hesabına tekrarlamak gibi bir hataya düştü. 1387 ilkbaharında
Derbent’in geçitlerini aştı. O dönemlerde İran’ın hakimi Timurlenk’ti. Bu kez saldırıya
uğrayan kendisiydi, hem de sevdiği ve kendisine her şeyini borçlu olduğunu
düşündüğü –haksız da değildi– Toktamış tarafından. Bu kadar hassas bir gurur
kavramına sahip birinden beklenmeyecek biçimde, sinirlenmekten çok, olanlara hayret
etti ve düşmanını uzaklaştırarak, neredeyse babacan bir tavırla oldukça yumuşak bir
şekilde sitemlerini bildirmekle yetindi
[21:
497]
.
Temür’le Toktamış arasındaki hesaplaşma bununla sınırlı kalmadı.
Toktamış, fırsatını buldukça yine saldırdı ve her defasında yenildi. Bu çatışmanın
sonucunu Roux, şu sözlerle anlatır:
Gurur insanı nerelere götürmüyor ki? Aldığı derse rağmen Toktamış, üçüncü kez
Timurlenk’e karşı saldırıya geçti: Terek üzerinde yeniden bir bozguna, bir felakete
uğradı (Şubat 1395). Bu felaket onun için öylesine büyük olmuştu ki duraksamadan
kuzeyin ormanlarına kaçtı. Bu büyük adam, dört kez kendisinden çok daha büyük bir
adama çatmıştı
[21:
499]
.
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
114
Roux’nun yaklaşımından ikili arasındaki ilişkilerde hatayı Toktamış’a
yüklediği anlaşılmaktadır. Bu yaklaşım da, gerek Türkiye’de gerekse İdil-
Ural’daki bazı eskimiş yaklaşımlardan farklılık göstermektedir.
Roux, araştırmalarında olayları tahlil etmenin yanı sıra kişilik tahlillerine de
girmektedir. Bu kişilik tahlillerinde Temür hakkında vatandaşı Grousset’ye göre
daha itinalı davrandığı görülmektedir. Temür’ün çok kurnaz ve nabza göre şerbet
veren bir kişiliği olduğunu belirten [24:309] Roux, Grousset’nin aksine şunları
kaydetmektedir:
Sinirleri sanıldığı kadar sağlam değildir: önünde korkunç ve kanlı savaş öykülerinin
anlatılmasına dayanamadığını, dilenciliği kabul etmediğini, halkının en azından
yiyecek bulmasına dikkat ettiğini bilmiyor muyuz! İkiyüzlü ve dalavereci olduğu
konusunda emin değiliz. Kendisinin “dürüstlük ve güç” kuralını benimsediğini ve
herkese de bunları dayattığını unutmamalıyız
[24:
311]
.
Temür’ü aynı zamanda ölçüsüz bir hırsı olan büyük bir siyasetçi ve büyük
bir asker olarak niteleyen
[24: 314]
Roux, onun Toktamış ile olan çatışmasını
anlattığı sırada kısa ama ilginç bir kişilik değerlendirmesi daha yapar. Ona göre
Temür’ün “tarzı her zaman başarılı olmak, fakat işleri hiçbir zaman sonuna kadar
götürmemekti”
[21: 498]
.
Temür’ün yıkıcılığını ve hırsını kabul eden araştırıcı, diğer yandan onun ve
ahfadının Maveraünnehir’e bir Rönesans dönemi getirdiğini de belirtmektedir:
Timur bir yandan dünyayı yıkarken öbür yandan Semerkant’ı yaratmıştır. Sanat, bilim
ve edebiyat aşığı olan bu savaşçı, yetenekli ve akıllı olan herkesin önünde eğilmiş,
dehalara büyük saygı duymuş, hatta özgür olmak istediklerini hissettiğinden onları
kendine bağlamaktan kaçınmıştır. Örneğin Mağripli büyük İbn Haldun’la Suriye’de
yaptıkları görüşmeden o kadar hoşnut kalmıştır ki, istediğinde gidebilmesi için onu
serbest bırakmıştır
[22:
353]
.
Temürlüler devrinde Maveraünnehir’de meydana gelen bilim ve sanat
alanlarındaki bu canlanmayı genel olarak bölge tarihiyle uğraşan uzmanlar kabul
etmektedir. Mesela yukarıda kendisinden söz edilen Findley, bu sebeple
Temürlüleri bir “edipler cumhuriyeti” olarak değerlendirir
[13: 127-128]
. Roux da
bu dönemi Temür Rönesansı olarak adlandırır. Ayrıca, Roux daha da derine inerek
Avrupa Rönesansı ile Temür Rönesansının temel bir farkını ortaya koyar. Ona
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
115
göre, Avrupa Rönesansı, antikçağ kaynaklarına dönüş dönemiyken Temür
Rönesansı yaratıcılığın yüceltildiği bir dönemdir
[24: 339]
.
Bu konuda bahsedilmeye değer diğer bir araştırıcı, Türk tarihine yine genel
bir perspektiften bakan Peter Golden’dir. Golden, Türk tarihinin bütününü ele
aldığı eserinde Temür’ü Türk-Moğol-İslam kültürünün ürünü olarak
nitelendirmekte ve usta bir siyaset adamı olarak tasvir etmektedir. Golden’in
Temür ve devleti konusunda daha çok Manz’ın ve Barthold’un araştırmalarından
faydalandığı, ancak aralarda kendi orijinal yorumlarını da kattığı görülmektedir.
Golden, Temür’ün hâkimiyetini yerleşikleşme yolunda bulunan bir göçebenin
hâkimiyeti olarak değerlendirmektedir. Nitekim doğrudan hâkimiyet kurduğu
bölgeler, yerleşik nüfus ile onların göçebe hâkimleri arasında ortak bir hayatın
başlamış olduğu yerlerdi. Golden, Temür’ün doğrudan hâkimiyet kurduğu sahayı
Fars kültürünün yaygın bulunduğu bir saha olarak belirtse de, diğer birçok yabancı
araştırıcıdan farklı olarak Temür ve Temürlülerin kendilerini Fars kültür unsuru
içinde değil, bir kesişim noktasında değerlendirir
[14: 257-259]
.
Bu bölümde son ele alacağımız araştırıcı yine genel bir perspektiften bakan
Christopher Beckwith’tir. Beckwith de daha çok Manz’dan faydalanmasına
rağmen yeri geldiğinde ondan farklı olan fikirlerini belirtme ihtiyacını duyar.
Beckwith’e göre Temür bir göçebe değildi ve kendi devrinin diğer bey ve
savaşçıları gibi tamamen surlarla çevrili bir şehirde yaşıyordu. Temür ve halkının
yaşayış tarzıyla ilgili Beckwith şunları kaydeder:
Timur’un ve onun yükselişi sırasında yanında savaşanların veya aleyhine savaştıkları
kuvvetlerin göçebe olduklarına dâir sıklıkla dillendirilen, Manz (1989) dâhil, görüş
doğru değildir. Bunlar sürülerini güden göçebeler değillerdi ve Orta Asya’nın çiftçi-
şehirli bölgelerinde ve bu civarlarda yaşıyorlardı
[7:
167]
.
Beckwith, tıpkı Golden ve Findley gibi, Fars kültürü konusunda diğer
Batılılardan ayrılmaktadır. Rönesans’ı bütün Avrasya’da yayılan bir akım olarak
gören Beckwith, İslam dünyasında Rönesans’ın Temür devrinde başladığını
kaydeder. Şiir, resim ve mimarîde bu devirde büyük atılımlar olduğunu
örnekleriyle belirtir. Birçok Batılı araştırıcı Temürlüler devrindeki mimarîyi İran
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
116
kültürüne mal ederken Beckwith, tersine bu mimarînin Fars mimarî tarzının atası
olduğunu vurgulamaktadır
[7: 172, 195]
.
Temürlüler üzerine bahsedeceğimiz genel tarihlerden bir diğeri
yukarıdakilere göre daha yeni bir araştırma olan
Kayıp Aydınlanma
kitabıdır
[25]
.
Kitabın yazarı S. Frederick Starr, Amerika’da Sovyet ve Sovyet sonrası
araştırmalarında önde gelen bir uzmandır. Daha çok güncel konularla ilgili
çalışmalar yapmış ve uluslararası ilişkiler alanının da önemli simalarından
olmuştur. Temürlüler açısından bir genel tarih olarak değerlendirebileceğimiz
Kayıp Aydınlanma
’da Starr’ın birçok konuda klasik Batılı bakış açısından farklı
görüşlere sahip olduğu tespit edilebilir. Nitekim, Asya’ya veya Avrupa’ya
odaklanan haritaların gerçeği tam yansıtmadığını ifade eden araştırıcı, Türkistan
bölgesini Avrasya kütlesinin tam merkezi olarak değerlendirir. Starr, araştırmasına
çarpıcı bir şekilde başlayarak yıldızlar âleminde başka güneş sistemleri olup
olmadığı sorusunu Batı’daki Giordono Bruno’dan altı yüz yıl önce İbni Sina’nın
sormuş olduğunu belirtir
[25: 1-2]
.
Starr, Temürlüleri Türkistan’ın son büyük kültürel ve entelektüel dönemi
olarak nitelendirir. Araştırmanın ana odak noktası, Türkistan bilim tarihidir. Bu
sebeple siyasi gelişmelerden ziyade, kültürel, ilmî ve entelektüel gelişmeler dikkate
alınmıştır. Starr’a göre, Temürlüler ilmî gelişmeden ziyade estetik gelişmeye önem
vermişlerdir. Uluğbek ve devrini bir istisna olarak gören araştırıcı, medrese ve
rasathanesi ile ciddi bir ilmî ilerlemenin başladığını fakat bunun devam
ettirilemediğini belirtir. Starr’ın diğer bir ilginç görüşü Osmanlı, Safevi ve
Babürlüleri, Temür devletinin kültürel ve entelektüel mirasçısı olarak görmesidir
[25: 478-515]
.
Burada sözü edilenlerin dışında da Temür ve devletinden bahseden birçok
genel tarih mevcuttur. Bunların yanında birçok Batılı araştırıcı, yerleşik bakış
açısının etkisiyle, Temürlüleri İran tarihinin bir alt konusu olarak incelemiştir.
Genellikle Türkistan tarihi üzerinde uzmanlaşmamış olanlardan yayılan bu bakış
açısı, Temürlüleri dar bir kapsam içerisine koymakta olup tarihî olguyu pek
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
117
yansıtmamaktadır. Çünkü İran’ın hem coğrafyası Temürlülerin coğrafyasına göre
daha dardır; hem de Temürlüler, hâkimiyet ve devlet gelenekleri bakımından
İran’dan daha farklı bir ekolün temsilcisidirler. Eğer İran terimi dar bir kapsam
içerisinde ele alınmıyor da tarih öncesinden gelen İran-Turan perspektifinden ele
alınıyorsa, Temür ve oğulları hem gelenek bakımından, hem meşruiyet anlayışı
bakımından, hem de yaşayış bakımından şüphesiz Turan tarafında
değerlendirilmelidirler. Coğrafî olarak İran’ı kapsamış olmaları onları İran
tarihinin bir alt konusu değil, İran coğrafyasını Temürlüler tarihinin bir alt konusu
yapar.
Monografiler:
Batılı araştırıcılar, 20. yüzyılın neredeyse son çeyreğine kadar Temürlüler
tarihini sadece genel bakışların içinde değerlendirmiştir. Çingiz Han ve oğullarına
göre Temür ve ahfadı, çok daha geç bir devrede bağımsız olarak araştırılmaya
değer görülmüştür.
Batıda Temürlü tarihinin bağımsız bir araştırma alanı olarak ortaya çıkışı
ancak Beatrice Forbes Manz ile olmuştur. Manz, Temür ve devleti üzerine
uzmanlaşmış ve bu alanda ortaya koyduğu eserlerle
[17]
,
[18]
, artık Temürlü
tarihinin özel olarak ele alınmasını sağlamıştır. Bu alanda yazdığı monografisine
Temür’le ilgili şiirsel denebilecek bir girişle başlar:
Timurlenk Avrasya’da bir kasırga gibi esmiş ve bütün dünyaca bilinen bir isim
bırakmıştır. Seferlerinin anlatımı uzun ve canlıdır. 1382’den 1405’e kadar orduları
Delhi’den Moskova’ya, Orta Asya’nın Tanrı Dağlarından Anadolu’daki Toros
Dağlarına kadar ülkeleri yeniden ve yeniden fethederek, bazı şehirleri yerle bir edip
bazılarını bağışlayarak Avrasya’yı bir uçtan öbür uca geçmişlerdir. Temür’ün
faaliyetleri bitmek tükenmek bilmezdi. Hayatı boyunca bazen bir arada bazen bütün
ülkeye yayılmış bir şekilde olmak üzere ordularını daima hareket hâlinde tuttu.
Neredeyse hiçbir zaman onlara dinlenme fırsatı vermedi
[18: 1]
.
Manz, Temür’ü ve kurduğu sistemi incelerken Temür öncesindeki yapı,
Temür’ün ortaya çıkışı, bu yapıyı değiştirmesi ve kendisinden sonraki hâkimiyet
kavgası üzerinde durmaktadır. Temür devrini adeta bir konar-göçerlikten yerleşik
kültüre geçişin ön aşaması olarak gören araştırıcı, bu sonuca onu kendisinden
önceki konar-göçer fatihlerle karşılaştırmak yoluyla ulaşır. Temür’ün onlardan
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
118
farkı, konar-göçer olmasına rağmen merkezini eski fatihler gibi bozkıra değil, ekili
alana, yani yerleşik bölgeye kurmuş olmasıdır
[18: 1-2]
.
Beatrice Forbes Manz, Temür’ü bir monografi olarak ele almasına rağmen
araştırmasında onunla sınırlı kalmayarak onu hem kendi öncesiyle hem de
çağdaşlarıyla karşılaştırmaktadır. Bu suretle Temür’ü tarihî süreç içerisinde daha
iyi anlamamıza yardımcı olur. Bu bağlamda Temür ve devletini sık sık Çingiz Han
ve devletiyle karşılaştırdığını, bunun yanında Selçuklu ve Osmanlı’yla da
karşılaştırmayı ihmal etmediğini söyleyebiliriz. Bu karşılaştırmaları bir
özetleyecek olursak Temür ve Temürlüler, bozkır kökenli olmalarına rağmen,
yerleşik alanlara da hâkim olmuş ve Türk-Moğol kültürünü İslamî kültürle
bağdaştırmayı başarmış yöneticiler olarak görünürler. Bu yönleriyle Osmanlı’ya
benzemekte, ancak İslamî geleneği yeterince özümsememiş olan Selçuklu ve
Moğollardan ayrılmaktadırlar
[18: 2]
.
Araştırmalarında Manz’ın daha çok üstünde durduğu konular siyaset,
yönetim ve güç olarak ön plana çıkmaktadır. Bu konularda yine Çingiz Han’la
karşılaştırmalar devreye girmektedir. Manz, Çingiz Han’ın zorla yeni bir sistem
kurduğunu; Temür’ün ise mevcut olan bir sistemi alt-üst ederek kendine
uydurduğunu belirtir. Bu alt-üst ediş boy sistemine dayalı yapıyı bozarak
bürokraside yükselmeyi tamamıyla kendisine bağlaması şeklinde ortaya çıktı.
Dolayısıyla Temür, sistemi kişiselleştirdi. Bu kişiselleştirme aslında Manz’ın
cevabını aradığı Temür sonrası ortaya çıkan uzun ve yıkıcı hâkimiyet kavgasının
da sebebini oluşturuyordu. Manz’a göre Temür’ün geride bıraktığı problem güçlü
birkaç şehzade olması değil, genel olarak şehzadelerin çok güçsüz olmasıydı
[18:
151-152]
.
Temür üzerinde duran bir başka araştırıcı John Woods’dur. Woods, daha çok
tematik bir açıdan Temür hanedanını işleyen kısa bir kitapçık kaleme almıştır
[33]
.
Woods, bu eserinde
Muizzü’l-Ensâb
’a göre Temür ve ahfadının şecerelerini ortaya
koymaya çalışmıştır. Araştırıcı,
Muizzü’l-Ensâb
’ın tamamlandığı 1426 tarihinde
Çingizoğullarının birçok bölgede fiilen hâkimiyetlerini kaybettiklerine, onların
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
119
yerlerine beylerin duruma hâkim olduklarına dikkat çekmektedir. Temür de bu
beylerden biridir. Woods, dikkat çektiği bu noktada Temür’ün yanı sıra Şeyh
Hasan Celayir, Kemereddin Duğlat ve Edigü Mangıt gibi örnekleri de vererek
Çingizoğullarının aslında çok geniş bir sahada gerçek hâkimiyeti kaybettiğini
vurgular. Ancak bu yok oluşa rağmen, Çingiz soyunun etkili ve hayatî bir itibarının
özellikle sosyal ve idarî kurumlarda uzun süre devam ettiğini de belirtir
[33: 6]
.
Araştırıcı önce Temür’e kadar Barlas boyunun şeceresi üzerinde kısaca
durmuş, bu arada şahıs adları incelemesine de girmiştir. Nesiller arasında şahıs
adlarında Arapça’nın baskın gelmesini Barlas boyunun Müslümanlaşması şeklinde
yorumlamaktadır. Woods’a göre bu durum, sonraki Temür kroniklerinde yazılan
Barlas boyunun Maveraünnehir’in şehirli bölgelerinde yerleştikleri yönündeki
kayıtları da desteklemektedir
[33: 10-11]
. Woods, nihayet Temür’ün çekirdek aile
listesini verdikten sonra, oğulları Ömer Şeyh, Cihangir, Miranşah ve Şahruh’un da
ahfadını
Muizzü’l-Ensâb
’ı temel alarak listelemektedir
[33]
.
Temürlü uzmanları arasında diğer bahis konusu edeceğim bir araştırıcı
Maria Subtelny’dir. Subtelny’nin, Temür ve devletini bir teoriye oturtmaya
çalıştığı görülmektedir. Temürlülerle ilgili olan eserinde
[26]
araştırıcı, Weber’in
normalleşme teorisini kullanmış ve bunu Temür devletine uygulamıştır.
Öncelikle Weber’in normalleşme teorisinin ne olduğunu kısaca izah etmekte
fayda vardır. Bu teori, yine Weber’in üç hâkimiyet türü teorisinin bir devamıdır.
Weber’e göre bu üç hâkimiyet türü, karizmatik hâkimiyet, geleneksel hâkimiyet ve
kanunî hâkimiyettir. Bunlardan kişiye bağlı olan karizmatik hâkimiyet, diğer iki
hâkimiyet türünün içinden çıkarak bunları tehdit eder ve bozar. Ancak bu
karizmatik hâkimiyet süreklilik göstermez. Bu tür hâkimiyeti kurmuş olan kişiden
sonraki liderler, genel sosyal ortama uyum sağlarlar. Böylece bürokrasi yoluyla
karizmatik hâkimiyetten geleneksel veya kanuni hâkimiyete doğru bir geçiş yaşanır
[32: 215-255]
.
Subtelny, eserinde Temür’den sonra göçebe yağma ekonomisinin sınırlarının
zorlanmaya başladığından ve bu sebeple Temür’ün vârislerinin devleti tarımsal
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
120
ekonominin üzerinde yeniden yapılandırdıklarından bahseder. Bu ekonomik
değişimin devletin hâkimiyet sisteminde de bir değişim getirdiğini belirten
araştırıcı, Temür’ün ahfadının devleti yerleşikliğe dayalı İran İslam modeline göre
yeniden örgütlemeye çalıştıklarını savunur. Böylece Subtelny’e göre Temür’ün
kurmuş olduğu karizmatik hâkimiyet, Weber’in teorisine uygun olarak dönüşüm
geçirerek normalleşmiştir
[26]
.
Şüphesiz Weber, Asya’da Çin ve Hindistan gibi bazı ülkelerin toplumsal
yapılarıyla uğraşmış ve bunlarla ilgili bir asra yakın bir süre kabul gören yorumlar
yapmıştır. Ancak, Avrupa, Çin ve Hindistan gibi yerleşik kültürlerle uğraşmış olan
Weber’in teorilerini bozkıra uygulamak biraz zordur. Kaldı ki, mesela yerleşik
kültürlerden Çin üzerine yapmış olduğu yorumlar da 20. asrın sonlarından itibaren
eleştirilmeye başlanmıştır. Temür ve devletini bir teoriye göre incelemek
gerekiyorsa bir buçuk asır süren ve konar-göçerlikten yerleşikliğe doğru giden bu
devleti, Temür’le de görüşmüş olan İbn Haldun’un göçebe hanedanların ömrü ile
ilgili teorisiyle karşılaştırmak daha uygun düşmektedir.
Bu bölümde sözü edilen araştırmaların dışında Batı’da Temürlülerle ilgili
ayrıca sanat ve mimari üzerine tematik eserler bulunmaktadır. Bunlar daha çok
sanat tarihi alanında olduğu için bu eserler burada ele alınmamıştır.
***
Temür ve devleti üzerinde Batı’da yapılan araştırmaları genel olarak şu
şekilde değerlendirmek mümkündür. Temür, çoğunlukla Grousset’nin etkisiyle
Atila ve Çingiz Han’la birleştirilip cihan fatihleri perspektifinden ele alınmıştır. Bu
yaklaşımın olumlu tarafı, Temür’ün tarihî perspektifteki yerini geniş bakış açısıyla
anlamamızı sağlamasıdır. Diğer yandan, bu yaklaşımın uzun süre devam etmesi
Temür ve devleti araştırmalarının bağımsız bir alan olarak derinlemesine
incelemesini geciktirmiştir denilebilir. Manz’ın araştırmalarıyla Temür ve
devletinin derinlemesine incelemeleri başlamıştır. Başta Manz olmak üzere
Temürlü uzmanları, Temür ve devletini çağdaşlarıyla karşılaştırarak, bu yapının
kendi çağında bulunduğu yeri anlamamızı kolaylaştırmıştır. Batı araştırmalarının
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
121
birçoğunda görülen önemli bir yanılgı ise Temür ve devletini İran tarihinin bir alt
konusu yapmalarıdır. Bu hatalı bakış, muhtemelen konar-göçer yapıyı yeteri kadar
anlamamaktan doğmuştur. Ancak son dönem genel tarihçileri bu konuda daha
gerçekçi bakabilmişlerdir.
TÜRKİYE’DE TEMÜRLÜ ARAŞTIRMALARI
Özelde Türkiye’de, genelde Türk Dünyasında geleneksel dönemden
başlayarak Temür algısı çelişkili bir seyir izler. Bu sebeple 19. yüzyılda bütün
Türk Dünyasına yayılmış olan algıya bir göz atmak gerekmektedir. Sonra da
Türkiye’de cumhuriyetin ilanından itibaren başlayan yeni dönemden günümüze
kadar olan Temürlü araştırmaları da bu bölümde incelenecektir.
Kökler:
Bu bölümde Türk Dünyasının geleneksel tarih anlayışını anlayabilmek
açısından eserlerinde Temür ve devletine yer vermiş olan üç âlimin bakış açılarını
karşılaştıracağım.
İlk ele alacağım âlim, İdil-Ural sahasından Şehabeddin Mercânî ve onun
Müstefâdü’l-Ahbâr fî Ahvâl-i Kazan ve Bulgar
adlı eseridir
[28]
. Mercânî, İdil-Ural
sahasında modern manada tarihçiliğin başlatıcısı ve millî uyanışın ilk
temsilcilerinden biri olarak görülmektedir. Eserinde ümmetten millete geçiş
aşamalarının ilk örnekleri görülen Mercânî, Temür hakkında son derece olumsuz
fikirler beyan etmektedir. Mercânî, Temür’ün ortaya çıkışından “
Timur fitnesi
”
[28: 91]
olarak bahsetmektedir. Temür’ü bozguncu ve kan dökücü olarak gören
âlim, ayrıca onun Rusların güçlenmesine sebep olduğu fikrindedir
[28: 145]
.
11
Diğer bir âlim, Doğu Türkistanlı Molla Musa Sayrâmî olup Doğu Türkistan
tarihinin özellikle 19. yüzyıl tarihini anlattığı
[9: 29]
Târih-i Emniye
adlı eserinin
başlarında Temür’den bahsettiği görülmektedir. Temür’ü tıpkı Çingiz Han gibi
kendi ata devleti olarak görüp yücelten Sayrâmî,
“Timurnıng sekizinçi atası bilen
Çingiz Kaannıng törtinçi dadası birdurlar”
[9:56’dan naklen 19:14]
ifadesiyle
geleneksel anlamda ikisi arasındaki soy birliği inancını da vurgulamaktadır.
11
Mercânî ve Sayrâmî’nin Temür’e yönelik yaklaşımlarını ayrıca bir başka bildiriyle de değerlendirmiştim
[11]
.
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
122
Sayrâmî, her ne kadar doğrudan doğruya Temür üzerine yazmış bir âlim değilse de
bölgede geleneksel anlamda Temür’e olan bakış açısının eserine yansıdığı
görülmektedir. Bu sebeple bölgedeki anlayışı yansıtması açısından bir örnek
şeklinde değerlendirilebilir.
Bu bölümde Temür’e yaklaşımını inceleyeceğim üçüncü âlim Osmanlı
coğrafyasından Namık Kemal’dir. Osmanlı’daki aydınlanmanın önde gelen
temsilcilerinden olan ve vatan şairi olarak nitelendirilen âlimin Osmanlı Tarihi
üzerine de bir eser yazdığı bilinmektedir. Namık Kemal’in bu eserinde Yıldırım
Beyazıt’ın Temür’le olan mektuplaşmalarını ayrıntılarıyla verdiği, ikisi arasında
gelişen ilişkiyi detaylı bir şekilde incelediği, Ankara Savaşı ve sonrasıyla ilgili
rivayetleri de tartıştığı görülmektedir. Namık Kemal her iki hükümdarı da büyük
hükümdarlar olarak nitelemiş ve ikisi arasında bir çatışmanın kaçınılmazlığı
üzerinde durmuştur. Namık Kemal’e göre her iki hükümdar da cihan hâkimiyeti
iddiasında olup, eninde sonunda birbiriyle hesaplaşacaktı. Ancak, yanlarındaki
yöneticiler onları bir süre engellemeyi başarmışlardı. Beyazıt’ın yanındakiler,
Sivas’ı bırakırsa Temür’ün üstüne gidilmemesini telkin ederken, Temür’ün
yanındakiler de Sivas’ın tahribiyle Osmanlı’ya yeterli bir ders verildiğine kendisini
iknaya çalışıyorlardı
[20: 327-328]
:
İki tarafta da bu fikre can ve gönülden katılmayanlar yalnız Timur ile Bayezıd idiler.
Onlar bu fikirlere iştirak etmediler ama, uymak zorunda kaldılar. Böylece arada bayağı
bir uyuşma oldu. Fakat bu uyuşmanın gerçeği, Timur’un, Bayezıd ile, Bayezıd’ın da
Timur ile çıkaracakları bir savaş için etrâflarını da yanlarında bulunduracakları bir
savaş bahânesini aramaktan ibârettti. İkisinin de gayelerine erişmeleri için bir tek çâre
kalmıştı, o da evvela karşısındakini saldırıya geçirmekti
[20:
328]
.
Namık Kemal, Temür’ün yanındaki Çağatay Hanı Mahmut hakkında ise son
derece olumsuzdur:
Cengiz soyundan olan Mahmud Hân’ın pâdişahı yakaladığı zaman onun ellerini
bağlamış olduğu, Turan târihlerinde yazıldı. Mahmud Hân’dan bu kötü hareketi
beklemek normaldir. Çünkü, zâten kötü fıtratta idi. O derece kötüydü ki Çağatay
hânlığı üzerinde olduğu halde Timur güya ona bağlı bulunuyordu. Halbuki hem
Timur’un hizmetinde cellâtlığını yapardı, hem de tiyatro pâdişahları gibi hânlık dâvâsı
ile öğünmekten geri kalmazdı. Mahmud Hân o kadar alçaktı ki, bir insanın zavallılığı
karşısında ona hürmet gerektiğini anlayacak kalbe sahip değildi
[20:
350]
.
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
123
Namık Kemal, Temür hakkında çok olumsuz olmamasına rağmen son
tahlilde ona karşı Beyazıt’ı yüceltir:
Bayezıd, tâlihsizlikler içinde yok olup eridi. Bütün bunlara rağmen, devrinin en büyük
pâdişahı olduğunu ve askeriyle kendisine galip gelen Timur’u, metânet, ahlâk ve diğer
savaşlarında elde ettiği şöhreti ile yenmiş olduğunu kabûl etmek lâzımdır
[20:
356]
.
Yukarıdaki örneklerden anlaşıldığı üzere Türk dünyasında geleneksel
devirde Temür ve devleti hakkındaki algılar çelişkilidir. Bu çelişkinin sebeplerini
tahmin etmek mümkündür. Burada âlimlerin yetiştikleri ortam rol oynamaktadır.
Osmanlı coğrafyasından olan Namık Kemal, Yıldırım Beyazıt’ı savaşı
kaybetmesine rağmen Temür’e üstün görmektedir. Temür’ün mağlubiyete uğrattığı
Toktamış’ın coğrafyasından olan Mercânî ise İdil-Ural’daki karışıklıktan ve
Rusya’nın güçlenmesinden Temür’ü sorumlu tutmaktadır. Türkistanlı Sayrâmî’ye
gelince o, Temür devletini kendi ata devleti olarak görmektedir. Türk dünyasının
Temür’e yaklaşımındaki bu geleneğe temas ettikten sonra modern Türkiye’deki
araştırmaların gelişimine bakabiliriz.
Cumhuriyetin İlk Devresi:
Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte bir yandan Osmanlı dışı Türk tarihine
önem verilirken diğer yandan birçok yabancı bilim adamını ülkeye çekme stratejisi
uygulanmıştır. Bu şekilde Türkiye’ye gelen bilim adamlarından biri de
Barthold’dur. Barthold, Türkiye’de İstanbul Üniversitesi’nde bir yıl ders vermiş,
hem burada yetiştirdiği öğrenciler vasıtasıyla hem de daha sonra bu derslerin kitap
hâline getirilmesiyle Türkiye’de önemli bir etki bırakmıştır. Bu sebeple
Türkiye’deki Temürlü araştırmalarına bakarken onun da yaklaşımını öğrenmek
önem taşımaktadır.
Barthold, tıpkı yukarıda incelenen Roux gibi hem Temürlüler üzerine bir
monografi kaleme almıştır
[6]
hem de geniş bir perspektiften Türk tarihine
bakmaktadır. Barthold, Temür’ü cihan hâkimiyeti amacında olan bir hükümdar
olarak görmektedir
[5: 303]
. Temür’ü konar-göçerlikten yerleşikliğe geçişin bir
aşaması olarak niteleyen Barthold, Temür’ün şehirleri küçük gören konar-göçer bir
gelenekten gelip bir şehri başkent yapması üzerinde durur
[5: 298-299]
. Barthold’a
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
124
göre Temür, kendisinden önceki geleneğin aksine bir inşa faaliyetine girişmiş ve
bunu miras olarak ahfadına bırakmıştır. Sonuçta torunu Uluğbek devrinde bu
faaliyet dedesininkilerden de çok daha üstün bir seviyeye ulaşmıştır. Ancak,
Barthold da diğer yabancı araştırıcılar gibi, Temür ve devletinin medeniyetini İran
sahası içerisinde değerlendirerek, Temürlüleri İran medeniyetini kabul etmiş
Türkler olarak görür
[5: 308]
.
Burada incelemeye konu edeceğimiz diğer bir araştırıcı Türkiye’de Genel
Türk Tarihi alanının kurucusu olan Zeki Velidi Togan’dır. Togan, yapmış olduğu
araştırmalarla Türkiye’deki Osmanlı merkezli Türk tarihinin yanına Osmanlı ve
Osmanlı dışından oluşan genel bir perspektif eklemiştir. Bu genel bakış içerisinde
Temür ve devletine de önemli bir yer ayırmıştır.
Umumî Türk Tarihine Giriş
eserinde Ankara Savaşına giden yol üzerinde de ayrıntıyla durmuştur. Togan,
Temür’ün aslında bu savaşı istemediğini, amacının Osmanlı’yla dostluk kurup
batıyı emniyete alarak Çin seferine çıkmak olduğunu belirtmektedir. Ancak ona
göre, öncelikle Beyazıt düşmanlığı tercih etmiş, ayrıca her iki hükümdarın da
gururu ve geri adım atmaması bu savaşa sebep olmuştur
[30: 347-349]
.
Togan’ın Temür ve devleti hakkındaki bir diğer önemli değerlendirmesi din
ve devlet ilişkileri üzerinedir. Temür’ün şeyhlerle ilgili yaklaşımı hakkında Togan
şunların kaydeder:
Temür ise sûfî mezhepleri ve tarikatin orduda taammümünü katiyetle menettiği halde,
orduya sokulan şeyhleri minareden attırmış, şeyhe mürid olan beğ ve erleri kılıçla
i’dam ettirmiştir
[30:
387]
.
Togan’a göre Temür’ün bu sert tedbirlerine rağmen, kendisinden sonra
tarikatlar gittikçe duruma hâkim olmuşlar ve devletin de yıkımına sebep
olmuşlardır:
Şeriatçiler her yerde muhakkak iktidar istemiş, sonunda bu yüzden devletin iflâs
edeceğini bilseler dahi, bunda ısrar etmişlerdir. Türe ve yasa’nın tesirini azalttıktan
sonra onun hâmileri olan Türklerin yerine ulemayı, İranlıları getirmiş; kendileri
türe’ye uymuş görünerek, İranlıları “divanbeği”, “içki” (enderunî, yani hükümdarın
mahrem müşaviri) ve “yargu emiri” nasbettirebilmişlerdir. Bunları hükümdarın
ihtiyarlığından yahut diğer fırsatlardan istifade ederek, yaptırdıktan sonra, padişahın
ordu kumandanını da ele almış, onu ordu teçhizatı yerine şeyhlerin dualarını elde
etmenin kâfi olduğuna ikna etmiş ve böylece Temürlüler memleketini, medeniyet ve
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
125
servet itibariyle kemaline erdiği bir devirde türecilerle birlikte batırmıştır
[30:
387-
388]
.
Cumhuriyetin ilk devresinin tarihe yaklaşımını anlamak bakımından burada
o devrin ders kitabı taslağı olarak hazırlanan
Türk Tarihinin Ana Hatları
’na da bir
göz atmak önem arz etmektedir. Kitabın adı
Türk Tarihinin Ana Hatları
olmasına
rağmen aslında içerik açısından Türk Tarihini merkeze alan bir tür Dünya tarihi
olduğu görülmektedir. Kitabın esas amacının Türklerin dünya tarihindeki yerini ve
rolünü göstermek olduğu anlaşılmaktadır. Kitabın Temür’le ilgili kısmına
bakıldığında yabancı araştırıcıların tersine burada Temür’ün Türklüğünün
vurgulandığı göze çarpmaktadır
[31: 413]
. Kitabın Temür-Beyazıt ilişkileri
konusunda son derece objektif bir dil kullandığını söyleyebiliriz:
Bundan sonra Timur’la Osmanlı Padişahı Birinci Bayazıt arasındaki rekabet ve
husumet gittikçe arttı. Sultan Bayazıt’ın Mısır Padişahı Berkuk’a, Timur aleyhinde bir
ittifak teklif etmesi ve Sıvas Emîri Burhanettin’in vefatında Bayazıt’ın Karaman’ı zapt
etmesi Timur’la arasındaki felaketli savaşa sebep olmuştur
[31:
420]
.
Kitap, Temürlüler devrini siyasi ve sosyal bakımdan bir çöküş devresi, fikir
hayatı bakımından ise Müslüman tarihinin en parlak devirlerinden biri olarak
nitelendirmektedir
[31: 423]
. Temür ve devleti konusuna genel olarak bakıldığında
Asya’da genel siyasi durumu vermesi gibi tahlillere girmesi sebebiyle 1930 yılında
basılan kitabın, bu konuda kendi devri için oldukça ileri bir ilmî seviyeyi temsil
ettiği söylenebilir
[31: 414-418]
.
Bu bölümde son olarak yine devrin bakış açısını yansıtması sebebiyle bir
hukukçuya temas etmek istiyorum. Cumhuriyetin ilk devresinin önemli
aydınlarından olan Mahmut Esat Bozkurt, Temür üzerine kısa bir eser yazarak ana
kaynak niteliğinde Temür’ün Tüzükât’ını kullanmış ve Temür devletini daha çok
hukukî açıdan ele almıştır. Temür’ün kurduğu devlet sistemi üzerinde duran
Bozkurt’un amacı Temür’ün Türklüğünü vurgulamak ve devlet sistemini bugüne
örnek göstermektir. Bozkurt, eserinde zaman zaman Batıyla karşılaştırmalar
yapmış ve bu sırada Voltaire gibi düşünürlerin eserlerinden de faydalanmıştır.
Bozkurt, ayrıca Temür’le Atatürk karşılaştırması da yapmış ve Atatürk’ün Temür
hayranlığı üzerinde durmuştur
[8]
.
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
126
Temürlüler Araştırma Alanı:
Bu bölümde ilk bahsedilmesi gereken araştırıcı şüphesiz İsmail Aka’dır.
Aka, monografilerle Temürlü araştırmalarının Türkiye’de bağımsız bir araştırma
alanı olarak ortaya çıkmasını sağlamıştır. Çeşitli eserleriyle
[1]
,
[2]
Temürlülerin
sosyal, siyasi, kültürel ve teşkilat tarihini ortaya koymuştur. Ayrıca hâkimiyet
mücadeleleri, zirai, ticari ve imar faaliyetleri üzerinde de ayrıntılarıyla durur. Aka,
Maveraünnehir’deki kültürel canlanmanın yanı sıra dinî cereyanlara da
değinmiştir. Bu konuda özellikle Şahruh’la ilgili eserinin son kısmı önemli bir
örnek oluşturmaktadır:
Şahruh ve oğullarının samimî Sünnî olmaları ve Sünnî tarikatların bilhassa Şahruh’un
şahsında kuvvetli bir koruyucu bulmuş olmalarına rağmen, medreselerden yetişen
Sünnî din adamlarının Osmanlı Devleti’nde de olduğu gibi, göçebeler içine gitmeyip,
şehirlerde yaşamaları, Şiîlik cereyanının gittikçe kuvvetlenerek halk arasında büyük
çatışmaların çıkmasına yol açmıştı. Sonunda Sünnîliğin temsilcileri, gittikçe gelişen
Şiîliğe karşı girişilen mücadelelerde başarı gösteremeyecek duruma düşmüşler ve
Şiîlik, dinî görüşlerini mutaassıp taraftarlarından sağladığı askerî güç ile birleştirilerek,
Safevî Devleti’nin doğmasına sebep olduğu gibi, daha sonraları Türkistan’daki öteki
Türk-İslâm devletleri ile Osmanlılar arasındaki münasebetlerin kesilmesine de yol
açmıştı.
[1:
219]
Temürlüler hakkında bahsedilmesi gereken bir diğer eser, Gülçin
Çandarlıoğlu’nun Temürlülerin doğuyla ilişkilerini inceleyen eseridir
[10]
.
Çandarlıoğlu, eserinde Temürlülerden Çin’e giden elçi Gıyaseddin Nakkaş’ın ve
Çin’den Temürlülere gelen elçi Çın Çıng’ın raporları ile hükümdarların birbirlerine
olan mektuplarını neşretmiştir. Ayrıca Orta Asya’dan Çin’e giden elçilik
heyetlerinin kronolojik bir dökümünü de vermiştir. Çandarlıoğlu’nun eseri, hem
ülkemizde hem de Batı’da Temürlüler konusunda pek de üzerinde durulmayan bir
alanı alması bakımından önemlidir. Temürlüler ile Çin ilişkileri üzerine daha sonra
bir Macar araştırıcı da çalışmıştır
[35]
.
Günümüz Temürlü araştırmalarının önde gelenlerinden olan Hayrünnisa
Alan, Temürlüler üzerine birçok eser kaleme aldığı gibi ayrıca bir de monografi
yazmıştır. Alan, Temürlüleri konar-göçer yerleşik ilişkileri açısından ele almakta
ve adeta bir geçiş dönemi olarak görmektedir. Eserinde, Batı ve Osmanlı
literatüründe genellikle yıkıcı olarak vurgulanan Temür hakkında dikkat edilmeyen
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
127
bir ayrıntıyı vurgulamaktadır. Alan, Temür’ün şehir ve kaleleri yıkmasının
sebebinin buralara muhaliflerin yerleşmesini engellemek olduğunu kaydeder. Yani,
Batı ve Osmanlı’da görülen Temür’ün adeta yıkmak için yıktığını ifade eden
görüşleri çok gerçekçi bulmamaktadır. Bunun kanıtlarından biri Temür’ün
savaştığı bölgelerde yıktığı şehirlerin aksine hâkimiyetinin merkezi olan Horasan
ve Maveraünnehir’de şehirleri mamur hâle getirmesidir. Nitekim bu durum
haleflerince de artarak devam ettirilmiş ve sonuçta Temürlüler mamur şehirli bir
medeniyet hâline gelmişlerdir. Araştırıcı, konar-göçerlikten şehirliliğe doğru olan
bu gidişatı edebî bir ifadeyle “bozkırdan cennet bahçesine” geçmek olarak
adlandırmıştır
[3: 311-312]
.
Bir diğer çalışma, Musa Şamil Yüksel’in
Timurlularda Din-Devlet İlişkisi
adlı eseridir. Din-devlet ilişkilerini ele alan eserde Temürlülerde din ile devlet
arasında yoğun bir ilişki olduğu ve zaman zaman dinin devlet işlerini etkilediği
belirtilir. Ancak araştırıcı, Temürlülerde genel olarak hükümdarların bir tercih
yapmak zorunda kaldıklarında din adamları yerine devletin bekasını üstün
tuttuklarını önemle vurgular
[34]
.
Temür hakkındaki yeni çalışmalardan birisi
Emir Timur Yıldırım Bayezid
adını taşımaktadır
[27]
. Tarkan Suçıkar tarafından yapılan araştırma, Osmanlı
tarihî kaynaklarında her iki hükümdara yönelik algıları inceleyen bilimsel bir
çalışmadır. Suçıkar, 15 ve 17. yüzyılda yazılmış Osmanlı kroniklerinde her iki
hükümdara yönelik olumlu ve olumsuz bakış açıları üzerinde durmuştur. Yazara
göre Osmanlı kaynaklarının yer yer her iki hükümdarı da övdüğü veya yerdiği
hususlar vardır. Bu bakışları ayrıntılarıyla ortaya koyan yazar, olumlu veya
olumsuz bakışların muhtemel sebeplerini de tartışmıştır. Ayrıca yeri geldiğinde
Osmanlı bakışını, döneminin Arap ve Bizans gibi başka tarihçilerin bakışlarıyla da
karşılaştırmıştır.
Temürlüler üzerine yeni çıkan araştırmalardan birisi Ahat Andican’ın
Emir
Timur: Tarih, Seyaset, Miras
adlı eseridir
[4]
. Andican, bu kapsamlı eserine
öncelikle Temür tüzüğünün incelenmesiyle başlıyor. Detaylı bir incelemeyle
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
128
Tüzükat-ı Temür olarak bilinen bu yasa grubunun gerçek olmadığı ve dolayısıyla
kaynak olarak kullanılamayacağı hükmüne varıyor. Temür’e kada gelen süreç ve
Temür devleti sonrasındaki mirasçıları da içermesi bakımından çok geniş bir konu
yelpazesini içinde barındırıyor. Andican, çalışmasının sonunda bu sefer siyasette,
sosyal ve kültürel hayatta çeşitli toplumların Temür algısı üzerinde uzunca
duruyor. Özellikle Türkiye’de bugüne kadar yapılan çalışmalardaki algılara da
ayrıca yer vererek yeri geldiğinde bunları eleştiriyor.
Türkiye’deki tematik çalışmalar arasında söyleyebileceğimiz diğer bir
araştırma Cüneyt Kanat’ın Memlüklü ve Temürlü münasebetleri üzerine olan
eseridir
[16]
. Cüneyt Kanat, bu çalışmasında iki taraf arasındaki ilişkilerin
başlangıcında Memlük hükümdarı Berkuk’un ittifaklar sistemi sayesinde Temür’ü
bölgeden uzak tutmayı başardığını belirtir. Fakat hem Berkuk’un hem de bölgedeki
diğer liderlerin ölümüyle bu ittifaklar sisteminin bozulmasıyla Temür’ün eline
fırsat geçtiğini ve onun da bunu değerlendirdiğini belirtir. Temür’ün diğer güçler
gibi Memlüklere de üstünlüğünü kabul ettirdiğini belirten araştırıcı, Temür’den
sonra ise ilişkilerin normal diplomatik hâle dönüştüğünü not eder.
Yukarıdaki araştırmalar dışında kaynakların ve yabancı araştırmaların da
dilimize kazandırma çalışmalarının bu son dönemde genel olarak arttığı
söylenebilir. Temürlülerle ilgili olarak son dönemde Şerefeddin Ali Yezdi’nin
Zafernamesinin Türkçeye çevrildiğini burada eklemek yerinde olacaktır
[29]
.
SONUÇ
Sonuç olarak Batı literatüründe Temür ve Temürlüler üzerindeki
araştırmalar, başlangıçta cihan fatihleri, genel dünya tarihi veya İran tarihi
perspektifinden ve olumsuz bakış açılarıyla konu edilmiştir. Batı’da bağımsız
Temür araştırmalarının ortaya çıkması epeyce zaman almıştır. Başlangıçtaki
olumsuz bakış, günümüzde yerini daha ilmî bir bakışa bırakmıştır denilebilirse de
bazı araştırmalarda hâlâ abartılı bir İran merkezlilik olduğu göze çarpmaktadır.
Türkiye’de ise Cumhuriyet öncesinde genelde Osmanlı merkezli bir
yaklaşım olduğunu söylemek mümkündür. Cumhuriyetin ilk devresinde genel
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
129
Türklük araştırmalarının ön plana çıkmasıyla Temür ve Temürlüler, Türklükleri
vurgulanarak araştırılmıştır. Batı’daki araştırmalardan farklı olarak Türklük
vurgusunun daha yoğun olduğu görülmekte, ancak İran kültürüyle etkileşim
olduğu da kabul edilmektedir. Temürlüler üzerine çalışmalar 20. yüzyılın son
çeyreğinde bağımsız bir araştırma alanı olarak ortaya çıkmış ve konu her yönden
ayrıntılarıyla ele alınmıştır. Bu devrede olumsuz bakış büyük ölçüde yerini ilmî
bakışa terk etmiştir. Genel siyasi ve kültürel tarihi ortaya konmuş olan hanedan
hakkında 21. yüzyılla birlikte tematik araştırmalara geçilmiştir.
Kaynakça
1.
AKA, İsmail.
Mirza Şahruh ve Zamanı (1405-1447).
Ankara: TTK
Yayınları, 1994.
2.
Timur ve Devleti.
Ankara: TTK Yayınları, 1991.
3.
ALAN, Hayrünnisa.
Bozkırdan Cennet Bahçesine Timurlular (1360-1506).
İstanbul: Ötüken Neşriyat, 2007.
4.
ANDİCAN, A. Ahat.
Emir Timur: Tarih, Siyaset, Miras
. İstanbul: Selenge
Yayınları, 2019.
5.
BARTHOLD, V. V.
Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler
.
(Hazırlayanlar Kazım Yaşar Kopraman - Afşar İsmail Aka). Ankara: Kültür
Bakanlığı, 1975.
6.
BARTHOLD, Wilhelm.
Uluğ Beğ ve Zamanı.
(Çeviren İsmail Aka).
Ankara: TTK Yayınları, 1997.
7.
BECKWITH, Christopher.
İpek Yolu İmparatorlukları: Bronz Çağı'ndan
Günümüze Orta Asya Tarihi
. (Çeviren Kürşat Yıldırım). Ankara: ODTÜ
Yayıncılık, 2011.
8.
BOZKURT, Mahmut Esat.
Aksak Demir'in Devlet Politikası.
2. Basım.
İstanbul: Kaynak Yayınları, 2005.
9.
BUYAR, Cengiz.
Tarih-i Emniye'nin Transkripsiyonu ve Değerlendirilmesi
.
Manas Üniversitesi SBE Tarih Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi
.
Bişkek, 2006.
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
130
10.
ÇANDARLIOĞLU, Gülçin.
Orta Asya'da Timurîler Çin'de Ming
Münâsebetleri.
İstanbul: Mimar Sinan Üniversitesi Yayınları, 1995.
11.
ERCİLASUN, Konuralp. “Mercânî ve Sayrâmî Örneğinde 19. Yüzyıl Türk
Aydınlarının Çingizoğullarına Bakışı”.
Cengiz Han ve Oğulları Sempozyumunda
sunulmuş bildiri.
İstanbul: Sabancı Üniversitesi, 2006.
12.
ERCİLASUN, Konuralp. “Temür ve Devleti Hakkındaki Araştırmalara
Genel Bir Bakış”,
1402 Ankara Savaşı Uluslararası Kongresi Bildiri Kitabı
,
Editör: Mustafa Alkan, Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2014, 697-714.
13.
FINDLEY, Carter.
Dünya Tarihinde Türkler.
(Çeviren Ayşen Anadol).
İstanbul: Kitap Yayınevi, 2006
14.
GOLDEN, Peter.
Türk Halkları Tarihine Giriş
. (Çeviren Osman Karatay).
Ankara: Karam, 2002.
15.
GROUSSET, Rene.
Bozkır İmparatorluğu: Attila / Cengiz Han / Timur.
(Çeviren M. Reşat Uzmen). İstanbul: Ötüken Neşriyat, 1980.
16.
KANAT, Cüneyt.
Ortadoğu’da Hâkimiyet Mücadelesi: Memlük-Timurlu
Münasebetleri 1382-1447
. Ankara: TTK Yayınları, 2022.
17.
MANZ, Beatrice Forbes.
Power, Politics and Religion in Timurid Iran
.
Cambridge: Cambridge University Press, 2007.
18.
The Rise and Rule of Tamerlane.
Cambridge: Cambridge University Press,
1989.
19.
MOLLA Musa Sayrâmî.
Târih-i Emniye.
Kazan, 1905.
20.
NAMIK Kemal.
Osmanlı Tarihi - I
. (Bugünkü Türkçeye Dönüştüren
Mücahit Demirel). İstanbul: Bilge Kültür Sanat, 2005.
21.
ROUX, Jean-Paul.
Moğol İmparatorluğu Tarihi.
(Çeviren Aykut Kazancıgil
- Ayşe Bereket). İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2001.
22.
Orta Asya: Tarih ve Uygarlık.
(Çeviren Lale Arslan). İstanbul: Kabalcı
Yayınevi, 2001.
23.
Timur.
(Çeviren Ali Rıza Yalt). İstanbul: Milliyet Yayınları, 1994.
Actual problems of the history of Uzbekistan / Актуальные проблемы истории Узбекистана
131
24.
Türklerin Tarihi: Pasifik'ten Akdeniz'e 2000 Yıl.
(Çeviren Aykut Kazancıgil
- Lale Arslan-Özcan). İstanbul: Kabalcı Yayınevi, 2004.
25.
STARR, S. Frederick.
Lost Enlightenment: Central Asia’s Golden Age from
the Arab Conquest to Tamerlane
, Princeton ve Oxford: Princeton University Press,
2013. Türkçesi:
Kayıp Aydınlanma
, çeviren Yusuf Selman İnanç, İstanbul: Kronik
Kitap, 2021.
26.
SUBTELNY, Maria.
Timurids in Transition: Turko-Persian Politics and
Acculturation in Medieval Iran.
Leiden: Brill, 2007.
27.
SUÇIKAR, Tarkan.
Emir Timur Yıldırım Bayezid: XV-XVII. Yüzyıl Osmanlı
Kroniklerinde Yıldırım Bayezid ve Timur Algısı
. Ankara: Panama Yayıncılık, 2018.
28.
ŞEHABEDDİN Mercânî.
Müstefâdü’l-Ahbâr fî Ahvâl-i Kazan ve Bulgar.
1.
Cilt. Kazan, 1885.
29.
ŞEREFÜDDİN Ali Yezdi.
Emir Timur (Zafername)
. (Çeviren Ahsen Batur).
İstanbul: Selenge Yayınları, 2013.
30.
TOGAN, Zeki Velidi.
Umumî Türk Tarihine Giriş.
İstanbul: Enderun
Kitabevi, 1981.
31.
Türk Tarihinin Ana Hatları.
2. Basım. İstanbul: Kaynak Yayınları, 1996.
32.
WEBER, Max.
Economy and Society: An Outline of Interpretive Sociology.
Berkeley: University of California Press, 1978.
33.
WOODS, John.
The Timurid Dynasty
. Bloomington: Indiana University,
1990.
34.
YÜKSEL, Musa Şamil.
Timurlularda Din-Devlet İlişkisi.
Ankara: TTK
Yayınları, 2009.
35.
ZSOMBOR Tibor, Rajkai.
The Timurid Empire and the Ming China:
Theories and Approaches concerning the Relations of the Two Empires
. Eötvös
Lorand Üniversitesi Doktora Tezi
.
Budapeşte, 2007.
TİMURLULARDAKİ TARİH YAZIM GELENEĞİNİN FARKLI YÜZÜ:
GÜLBEDEN BEGÜM VE HÜMAYUNNÂMESİ
Bilal KOÇ
Doç. Dr., Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Tarih Bölümü,